xenderoth'un ekşi sözlük'teki muhteşem entry'si
fahir(26.09.2014 17:44:28)
1.
şu an ağlıyorum barış. mutlu musun?
https://eksisozluk.com/entry/45953138
calibra(26.09.2014 17:50:15)
2.
şukuyu basıp teraziye tıkladığım duygusal entry.
fahir(26.09.2014 17:53:16)
3.
@2 favorilere de eklemişsin. öyle bir bilgi edindim.
calibra(26.09.2014 17:54:42)
4.
elim çarpmış
:''(
gregory(26.09.2014 21:33:20)
5.
baktım ismim yok okumadım :/
gregory(26.09.2014 21:42:44)
6.
bence debe''ye sokalım entryi alem görsün :p
lil saint(26.09.2014 22:57:16)
7.
okuduktan sonra 5 dakika kendime gelemedim, aglayabildigimi anca su an yazabiliyorum :)
kirpiengin(26.09.2014 23:04:53)
8.
benı yazmamış darıldım kırıldım gücendim :(
9.
entry''i okumakla kalmadim. kendisinin tum entrylerine sukuyu bastim...
modu(27.09.2014 14:45:32)
10.
oha lan bi suku da fahir''e. benim gozumden kacmis. cok sukela olmus.
atlangoc(27.09.2014 15:27:31)
11.
yer yer müthiş duygu patlamalarıyla tadından yenmez bir yazı olmuş. ilk başta okurken ki tedirginliğimi, son yüzlük''te açılan arap atı gibi okudum. bitsin istemedim amma velakin kendine isyan edişinle bitirişin. kaliteli bir pastanın son lokması üzerine hassasiyetli ve kendinden emin bir nokta vuruşu ile bitmiş. tebrik ederim, ellerine sağlık gk(güzel kardeşim).
Cordo(27.09.2014 16:37:31)
12.
keyifle okudum ellerine sağlık bu lig ancak bu kadar güzel anlatılırdı ..
torsque(29.09.2014 10:14:12)
13.
o değil de bana niye torsque bile var demiş lan :( bile miyim olum ben :(
adam ''gibi'' adamdaki gibi miyim ben? :((
çok pis insanmışsın barış :(
calibra(29.09.2014 10:45:55)
14.
@13 seni sevdiğinden panpa
15.
içinde nickim geçmeyen vasat entry.
şaka la şaka çogzel yazmış adam :)
16.
onu bunu bırak şimdi laf kalabalığına getirme lymon''la görüşmelere ne zaman başlayalım?
şaka maka şahane entari.
sinuzit(29.09.2014 13:38:03)
17.
benden bahsetmemesine rağmen favladım amk.
18.
adım geçmemiş bastım eksiyi
şaka şaka artıladım ama kınadım da bi yandan
19.
çok güzel olmuş valla, bastım şukuyu, attım fav''a :)
20.
bu muhteşem yazıyı, yeni sezon öncesi, hatta bütün sezonlar öncesi hatırlatmakta fayda var bence,
ön uyarı: hayvan gibi uzun yazmışım, ben olsam üşenir okumam. özetini baştan geçiyorum o yüzden,
(bkz: seviyorum ulan)
10 küsür yıllık tarihine kıyasla ''kısa'' sayılabilecek bir süredir içinde olsam da bünyesinde olduğum için kendimi şanslı saydığım, sözlüğün insana kazandırabileceği en güzel şeylerden biri bu muhtemelen.
''ulan altı üstü halı saha maçı, ne olabilir ki?'' diyesi geliyor insanın, kabul; amma lakin ki öyle değildir. öyle etrafında her zaman görmeye alışık olmadığın inanılmaz güzel bir dostluk ortamı var bir kere. hatta yapılan maçlar bu keyifli ortamın, muhabbetin aracı oluyor çoğu zaman. bir dolu güzel insan, bir dolu güzel anı, süper lig takımlarına koysan sırıtmayacak yetenekte adamlar, sonuna kadar mücadele, sonuna kadar centilmenlik... yıllardır kullanmak isteyip de bir türlü uygun örneği bulup denk getiremediğim ''futbol asla sadece futbol değildir'' klişesini burada kullanabilirim sanırım. hakikaten yalnızca futboldan çok daha ötesi var burada.
''ortam çok güzel, maçlar çok keyifli, centilmence geçiyor'' deyince maçların kalitesinin düşük olduğu sanılmasın; öyle maçlar oluyor ki, heyecandan aklı çıkıyor insanın. dediğim gibi muazzam yetenekli adamlar var. profesyonel maçlarda sıklıkla duyduğumuz ve maçın sertliğine yapılan göndermelerden tanıdığımız, sevdiğimiz ''kemik sesi'', hakikaten duyulabiliyor örneğin. ulan ilk yarısı 0-0, ikinci yarısı 1-0 biten halı saha maçı mı olur? oluyor işte bazen. ya da sezonun son maçına kafa kafaya giren iki takım, ve kazananın şampiyon olacağı bir final izleyebiliyorsunuz.
şu lig amariga''da olsa, ''esbpl, where amazing happens'' derdi spikerler. öyle.
tabi böyle mücadeleler söz konusu olduğunda insan düşünmeden edemiyor kavga-anlaşmazlık vesaire ne oluyor diye. millet olarak kaybetme kültürümüz pek gelişkin sayılmaz. yenilgiyi hazmedip, oynadığın oyunun keyfini çıkarma noktasında genelde sıkıntı yaşıyoruz malum. gereksiz hırçınlaşıyoruz, geriliyoruz, çirkinleşiyoruz falan...
işte burayı benzer organizasyonlardan ayıran en temel şey bu oluyor. öyle gözünü hırs bürümüş, tek amacı kazanmak olan ve bu uğurda zaman zaman çirkinleşebilen adamlar barınamıyor mesela. böyle insanlar da oluyor tabi ama dediğim gibi olsa da barınamıyor. ki bunlara özel bir yaptırım uygulandığından değil, bu organizasyonun ruhu ile alakalı. olmuyor. dünyanın en yetenekli adamı da olsa, insanların neden her pazar burada bulunduğunu ve bu noktadan sonra kendisinden ''esbpl ruhu'' olarak bahsedeceğim değerleri anlayamadığı sürece burada kalıcı olamıyor. (bkz: anlayamazsınız)
bu yüzden maçlarda hakem yok. birisi ''faul'' dediği zaman oyun anında duruyor örneğin. lig usulü düzenlenen bir organizasyonda bunu sürdürebilmek çok zor. hani ayda bir arkadaşlarınızla dostlarınızla yaptığınız halı saha maçlarında zaten çok olay çıkmaz, hakeme ihtiyaç duyulmaz ama olay 8 ay süren ve sonunda kupa+şampiyonluk kazanılan bir turnuva ise işler değişir; hangi ara rakip takımla birbirinize girdiğinizi anlamazsınız.
dışarıdan kontrolü zor görünüyor, evet. suistimal edilmeye çok müsait. esbpl ruhu dediğim şey burada ortaya çıkıyor işte. yaklaşık olarak süreç şöyle işliyor:
bir ikili mücadele yaşandı. rakibin yere düştü, ''faul'' dedi. (bu arada olay asla yalnızca faul değil; penaltı, el, korner, gol, uu beybi falan da diyebilir. örneği faulden verdik, ordan devam edelim) bu noktada ilk düşündüğün şey ''faul dediğine göre fauldür, durduk yere kendini atmaz, aslında bir şey de yapmadım gibi ama faul olduğunu düşünmese faul demez'' oluyor. bu demek değil ki alınan bütün kararlar doğru; ama insanların niyetinden şüphe duymadığın zaman tatsızlık yaşanmıyor. zaten sahada başta kaptanlar olmak üzere herkes ''lan adamın gol diyo!?'' vecizesinde bahsi geçen adamlardan oluştuğu için mümkün mertebe objektif kararlar alınıyor.
her zaman böylesine minnoş, ''ahahah ne kadar da sevgi doluyuz'' şeklinde yaşanmayabiliyor tabi bu süreçler. arada anlık hırslarına yenilip esbpl''ye yakışmayacak şeyler de yapabiliyorsunuz. kazanma güdüsü ve ''ben haklıyım uleeayn'' egosu ile nahoş tavırlar sergilenebiliyor bazı bazı. yani herkes yapmıyor tabi de... ben o anlık dark side''a geçmiş adamlardan biriyim örneğin. gergin geçen bir maçta, bir anlık hırsıma yenilip rakip takım oyuncusuna baya bildiğin yumruk savurmuşluğum var. kaldı ki bugüne kadar tek bir maçta, herhangi birine en ufak kötü söz söylemiş biri de değilim. ayrıca zaten baktığınız zaman, biraz geriye gidiyorum, mesela 1862''de ingiltere''de de benzer bir olay yaşanmış yani :/ neyse, bir eşekliktir oldu işte. üzerinden kaç yıl geçmiş, hala o olayın pişmanlığını yaşıyorum mesela. böylesine güzel bir ligde öylesine çirkin bir hareket yaptığım için. bir daha da hayatımın sonuna kadar yapmam muhtemelen benzer bir hareketi. işte esbpl''nin size kattığı şey tam da bu oluyor; farkında olmadan geliştirdiğiniz oto-kontrol ile hoş olmayan şeyleri alışkanlık haline getirmeyi en başından engelliyorsunuz.
işbu sebeplerle takım kaptanları lige yeni bir oyuncu kazandıracakları zaman yeteneğin yanında -ve hatta ''yeteneğinden ziyade'' - bu karaktere ne denli sahip olduğuna bakıyor. yani herkesin çok yetenekli, herkesin süper atletik, herkesin çok teknik olduğu/olmak zorunda olduğu bir yer değil; herkesin orada bulunmaktan, futbol oynamaktan, bu ortamın tadını çıkarmaktan çok keyif aldığı bir yer esbpl.
her şey bir yana, saliabi var, modu var!
tek başına esbpl''yi sevmek için sebep.
koskoca adama böyle ''yeaa çok güzel, çok seviyorum, iyi ki var <3'' temalı ergen liseli entrysi girdiren bu organizasyonun, yukarıda bahsettiğim bu güzel hale gelmesi ve varlığını devam ettiriyor oluşunun baş müsebbibi calibra var,
ara ara ''galatasaray''ın şu kadrosuna koy, hagi niyetine keyifle izle'' diyebileceğin ramses023 var,
tam bir esbpl emekçisi, güzel insan 4 numarali forma var,
the vagrant gibi mükemmel bir başkan var,
delpiero82, sawigol, ufuk, realy gibi muazzam forvetler var,
ayak dışı denildiğinde quaresma''dan önce akla gelen amokachi var,
wiwinateri, olenin nehludov, arrob, dai, apostle, cordo, libertadores, jimmy jix, rippin corpse gibi müthiş ortasahalar var,
terryminator, solu, senkronik, demonicsoul, sky gibi inanılmaz defanslar var,
bak giderim ha, yazmaya da bilirim bir garantisi yok, bolivyalı, chrisachilleos,neistediginibilmeyenadam, the beyin gibi acayip kaleciler var...
müthiş istikrarlı ve keyifli bacakspor var,
kadro derinliğinde kaybolan, ''istese atom mühendisi bile olabilecek'' dedeler sk ve düşünen hayvanın önde gideni var,
innocence faded var, lil saint var, onursuz kil adam var, fahir var, avedis var, torsque bile var düşün...
çok keyifli çarşamba karmaları var,
kadıköy-moda var,
ayvalık tostu var, tribün goygoyu var..
daha yazsan buradan köye yol olacak kadar güzel insan, güzel şey var da yoruldum amk.
kısaca (oha), esbpl çogzel.
calibra(8.10.2016 01:10:10)
21.
her sezon başı insanı duygulara gark eden muazzam entari.