Sosyal Medya:
Esbpl Youtube Esbpl facebook Esbpl Instagram Esbpl Twitter

esbpl de faul sayisinin artmasi

/ 2 Sonraki
muharrir

muharrir(7.12.2006 15:01:12)

1.
kimse bilerek faul yapmıyor... bunu biliyorum... ama şu bir gerçek... Esbpl'de faul sayısı arttı. insanlar sakatlanıyor, halısahalar zaten tehlikeli yerler (etrafında direk ve tel olan saha olur mu?) bir de buna bazen bilinçsizlikten, bazen beceriksizlikten gelen faulleri etkilemenin tek yolunu ben biliyorum... çok basit...

biraz daha karşıdaki odaklı oynayalım. yani elbette mücadele edeceğiz, ama baktık pozisyon tehlikeli, o ayağı sokmayalım. ben şu sezon boyunca yaptığım 4 maçın ikisinde önemli faullere maruz kaldım...

çıtkırıldım olduğum düşünülmesin, görenler öküz gibi bir adam olduğum konusunda birleşiyor ve fenerbahçe gençlerde yaptığım 1 yıllık kalecilik hayatımda da enteresan fauller gördüm ve maruz kaldım. tamamen insana verdiğim dğerle ilgili konuşuyorum... parmağı kırılmış biri var bu ligde... nasıl oldu, nasıl bitti bilmiyorum ama bence cidden üzücü bir şeydir. ben sanırım 5 yıldır bu ligdeyim, (belki 4 o kadar iyi hatırlamıyorum) ama bu sezon kadar faule maruz kalmadım. modu'nun ayağı sakatlandı, önümüzdeki maç yok... bunlar gerçekten futboldan daha önemli...

lütfen hassas davranalım. takım kaptanları daha duyarlı olsun.
muharrir

muharrir(7.12.2006 15:07:09)

2.
gördüm ki milliyetteki okuyucu yorumları gibi yazmışım.. o kadar işin arasında unutmadan yazayım diye düşündüğümdendir heralde. siz şekle değil fikre takılınız :)
thewarlord

thewarlord(7.12.2006 15:11:53)

3.
abi bence faul sayısının artması tamamen ligdeki heyecan ve hırsın artmasıyla alakalı. ben de 3 senedir top oynuyorum burda, cok bi deisiklik görmedim bu sezon tabii kendi adıma konuştuğumu yineliyorum.

sizin maçta moduya olanlar herkesin basına gelebilecek biseydi, faul amaclı bisey değil, vanquish26 topa vuracakken modu ayağını soktu topa dokundu ama zaten şut çekiliyor idi yani ayak topa doğru gidiyor idi, bu acıdan geri de alamadı ayağını ve bum..

savunulucak bisey diil, gerçi ewet oluyor zaman zaman sertlik ama geçen senelere göre çekişmenin ve hırsın artmasıyla özdeşleştiriyorum, yine de çirkin fauller yapılmıyor, istem dışı fauller yapılıyor ya zamanlama hatası ya görmeme o an..

ama yine de tikat etmek lazım tabi.
muharrir

muharrir(7.12.2006 15:25:38)

4.
heyecanı anlıyorum da, o hırsın artması hiç hayra alamet değil, ben bunu bilir bunu söylerim. ayrıca ben olaya modunun olayı olarak bakmıyorum.. o gördüğüm bir örnekti... ve yazıya da "kimse bilerek yapmıyor" önkabulüyle başladığımı da belirteyim.
asabi

asabi(7.12.2006 15:41:30)

5.
esbpl'nin ilk yıllarından beri oynayan biri olarak benimde farkına vardığım bir olay bu.. eskiden tamamen eğlence üzerine kurulu olan esbpl'de yıllar geçtikçe olay tamamen başarıya endekslendi. takımlar tabiri caizse profesyonelleştikçe(kendi çapımızda tabii) hırsta arttı, maç içi tartışmalarda arttı.. artık keyif almak için oynayan takımların yerini mutlaka kazanmak için sahaya çıkan takımlar alıyor. bunun sonucunda da pek tabii ki sertlik oluyor. tatlı sert futbola evet ama gereksiz sertliğe hayır.. :)
thewarlord

thewarlord(7.12.2006 15:58:39)

6.
abi kimse yenildiği maçta futboldan keyif alamayacağından artık bu kadar sertlik normal karşılanıyor. futbol zaten eğlencesi galibiyette olan bi spor, hem yenilip hem nasıl eğlenebilir ki insan:) yenmesi icin hırslanması lazım, insanlar hırslanınca bu hırsını tatlı sert oynayarak futbola döken insan sayısının yanısıra, ligin 13 takıma cıkmasıyla aşağı yukarı 120-130 kişilere varan toplam insan sayısıyla, ilk baştaki gibi soft bir futbolu beklemek hayal olur bence..

ayrıca 3 sene içinde ligin kalitesi rakamlarla ifade edilemeyecek gibi arttı, ilk sene forvetler lokum gibi adam geçerken, bu sene 1 adam geçtiğimizde mutlu oluyoruz, gol atmak da zorlaştı, skorlar belli ediyor zaten bunu, e çok yumuşak oynayarak da bi yere varılıp defans yapılmaz diyecek defanslar haklılar da..

ben tartışma olsun diye söylemiyorum, sadece doğal karşılamak gerektiğini belirtiyorum. her sene görünmedik kazalar oluyor biliyorsunuz geçen sene karmaşık ın yanılmıyorsam burnu kırılmıştı, tolganın parmağı ciddi şekilde sakatlanmıştı, mazaka da geçen sene sakatlandı diye biliyorum, talihsiz sakatlıklar bunlar, inşallah bu seneki talishiz sakatlık kotamızı doldurmuşuzdur da sakatlık olmadan bitiriveririz ligi.
ed

ed(7.12.2006 16:06:00)

7.
aslında bu konunun en büyük açığı, kart ve ceza uygulamasının yetersizliği. hakemsiz eğlencelik keyfe keder top oynarken böyle dertler olmuyor ama olayın içine hırs girince işin rengi kırmızıya ve hatta ayıptır söylemesi, amiyane tabirle "işin orospuluğuna" kaçıyor.

kimse kimseyi incitmek için faul yapmıyor belki, ama hırsın getirdiği ciddi bir sert oyun var. yediğin tekmenin haddi hesabı olmuyor. sırf faul yapıpı çift dalıp el ense çekmekten bahsetmiyorum elbette. kontra atağı son adamın elle kesmesi, ya da topu atıp kaleciyle karşı karşıya kalacakken yaka paça durdurulmalar var. bunların hepsi amatör kümelere olan şeyler. fakat esbpl'ye kesinlikle yakışmıyor.

ne yapılır nasıl yapılır? takım kaptanları oyuncularının kulağını mı çeker? yoksa bir araya gelinip kurallar revizyondan mı geçer. ceza mı gelir, pfdk benzeri bir kurul mu oluşturulur bilmiyorum. buyrun tartışalım ne yapabiliriz diye.

son olarak "kotrolsüz güç, güç değildir!" diye slogan atarak bitirmek ister deli gönül.
liceli80

liceli80(7.12.2006 16:34:09)

8.
bende sertligin artmasını normal karsılıyorum.kasti fauller olmadıgı surecefutbol zaten yumusak birspor deil.ama kart uygulamasınında olmasını istiyorum.bunu oynayanlara bırakırsak bicacık olmaz.doksana giden gollereyazık oluyor elle kesilince mesela.yada cok sertbir harekete sarı cıkması adamın daha yavas oynaması gerekıyor.ama ısrarla herkes tribunden kart verilirse herkesin gerilecegini soyluyor.ben ısrarla buna katılmıyorum.kart olayını bir gorevlının vermesı kımsenınde konusma hakkının olmaması lazım.itirazsız yani.baskada bicozum goremıyorum.yumusak oynayalım demekle oyununu yumusatmak mumkun degıl bence.screenı hasat etmisiz gibibihava var:)omactan beri belım agrıyor bunuda burdan soyliyim.
thewarlord

thewarlord(7.12.2006 17:16:08)

9.
abi kart uygulaması ve dışarıya danışma konuları maçlarda tribünde cok konusulmaya baslandı sanki yine, ama her iki görüşün de savunucusunun bi haklı olduğu taraf var ,heval söylemiş işte yukarda haklı durumunu.. diğerleri de haklı olarak diyor ki "rakip, yine saha içinde rakibini muhatap olarak almalı" yani tribüne oynamamalı, "abi bu kart nası görmessiniz! " gibi cümlelere, ya da penaltı sarı kırmızı gibi kritik kararları saha içinde o an oynayan oyuncuların alması lazım diyorlar ki bu da doğru..

ya da kart uygulamasını yeniden mi yapılandırsak, ben geçen hafta şöyle dediydim, eğer iki taraf saha içinde anlaşamazsa hakeme başvurmak mantıklı olur, sonucta tribünde tek insan oturmuyor, tek olsa bile oturanlar taraflı karar almıyorlar, buna güvenmeliyiz. ama o zaman da her harekete sarı diyip tribünü sahaya dahil etme olanağı sunarız ki bu da ne kadar doğru...

ben yine şahsi fikrimi sunuyorum; maç içinde rakibe "bu kırmızı sen çık" demek zor bir durum, ben diyemem şahsen, çünkü bana göre kırmızı ona göre değil, ha bariz sarılık hareketler saha içinde çözülür, ancak sarıyı aşıp bir tarafın ihraçla sonuçlanmasını beklediği hareketler saha içinde çözülmesi çok zor olan hareketler. faullerden ziyade "içeride-dışarıda" tartışması ile ilgili kırmızı kartlarda iki tarafın anlaşabilmesi ne derece olur?
bu nedenle, iki tarafın anlaşamadığı konuları tribüne sorabilmesi ihtimali verilebilir aşırıya kaçmamak suretiyle. en azından bi test drive yapılabilir diye düşünüyorum; 2-3 pilot maç, yüksek tansiyonlu maç seçilir uygulanır. işte boyle benim düşüncem.
zaferbey

zaferbey(7.12.2006 17:37:25)

10.
kart uygulamasının tam anlamıyla yürümediği kanaatine katılarak bu konudaki en büyük eksikliğin uygulama olduğunu söyleyebilirim. söz temsil şahsen net hatırladığım iki kişinin çift sarıdan atılması gerekiyordu. ancak ilk sarı kart pozisyonu es geçilince ikinciyi yapma konusunda bir cesaretlenme mevzu bahis sanki. doğal olarak "abi senin bu ikinci çık dşaaarı" denilemiyor. burada öncelikle kaptanların, sonra da oyuncuların kendilerine ve takımları aleyhindeki faulleri ve sarı kartları es geçmeyerek "dikkatli ol hacı" mesajını karşı takıma vermeleri bence uygulamayı bir nebze daha aktif ve etkin kılabilir. genel olarak da sertliğin arttığı bir gerçek, buna dur demek zor olduğu gibi en nihayetinde elimize psikolojik tatmin dışında bir şey geçmediğini tekrar hatırlayarak milletin bileğini, bacağını eline verirken iki kez düşünebileceğimiz kanaatindeyim. kıssadan hisse hırs da güzel bir şey ama herşeyin fazlası zarar. yani hem muharrir haklı hem de duwarlord haklı (nasrettin hoca mode on.)
seyuranto

seyuranto(7.12.2006 17:54:07)

11.
valla buna ne uefa ne de fifa çözüm bulamadı ki siz de bulabilesiniz. darwinin evrimi gibi futbolunda her katmanında ve her seviyesinde yıllar geçtikçe sonuç odaklı yaklaşım artıyor hatta zirve yapıyor. "nerde o eski ramazanlar"a döneceğiz zamanla.bunun amatör ligleri de böyle domestik ligleri de, uluslararası maçları da böyle. eğer biz bu zinciri kırarsak sepp blatter bizi zürihte ağırlar, komisyon kurdurup isviçre frangına boğar. bulunacak tek çözüm yapılan faulden sonra dudakları fatih terim gibi büzüp "abi biraz dikkat et ya" demek.
ono

ono(7.12.2006 19:21:25)

12.
bu konuyu ben geçen sene kafede otururken bir kez gündeme getirmiştim. muharririn uğradığı durumdan beter bir halim vardı. 3 maç üstüste sağ bileğime kasıtlı tekme yemiştim. bu sene de screenin nerdeyse bütün maçlarını izledim hatta bi de maç yaptık onlarla muharir gerçekten çok şansız gerçekten çok sert darbelere maruz kaldı. mesela bende bu faul yapanların içindeyim. son iki senedir ligdeki ciddiyet arttı bunla orantılı olarak faullerde çoğaldı. ben bile sert oynamam aslında ama bu sene thewarlordun göğüsüne bi omuz attım ondan sonra muharire çift dalma keremle çarpışıp keremin bileğinin üzerine düşüp kırmasını sağladım. şimdiden 3 leşim var :) bunların hiçbirinde kastım yoktu saha içinde başım dönüyo bazen mücadeleden kafamdaki müdahaleyi yapmakta geç kalıp top yerine ayağa vuruyoruz. muharirin dediği gibi kesinlikle bundan sonraki maçlarda karombol toplarına atlamamak gereksiz müdahalelerden kaçınmak gerek.yoksa çok sakat verip hep istemeden kastım olmadan yaptım bahanesine sığınacaz.
kofilin

kofilin(7.12.2006 22:31:43)

13.
"esbpl'ci isteyerek faul yapmaz." önermesinde hemfikiriz, bunun olası bir kötü sonuçta mazeret olmayacağını, yani birinin bacağını eline verdiğimizde "abi istemeden oldu, artık değnekle izlersin bizi iki ay." demenin kimseyi affettiremeyeceğini de kabul ediyoruz, tamam. e o zaman neden çözümü ono'nun dediği gibi kendi içimizde aramıyoruz da hâlâ, ısrarla, defaten reddedilmiş ve kaptanlar toplantısında da konuşulup karara bağlanmış "başımıza çoban dikelim." önerisini ısıtıyoruz? yani kimse isteyerek faul yapmıyor, ama istemeden yaptığı faulü de kabullenmiyor, başkasının ona dikte ettirmesi gerekiyor öyle mi? yok, o kadar da kötü durumda değiliz, galibiyet hırsı futbol oynama zevkimizin önüne geçmiş olabilir ama o kadar da değiliz.

bence sorunun çözümü için faulu yapan, hem de faule maruz kalanın çaba göstermesi gerekli. sert oynayan bir defans oyuncusu olarak, şahsen, kimi pozisyonlarda hakikaten faul yaptığımın farkına varır ve topu kontrolüme almışsam, bırakırım. ama bazen öyle oluyor ki, insan oyunun sıcağıyla temasın ayarı konusunda emin olamıyor, o pozisyonlarda normal olarak karşıdan gelecek tepkiye bakıyor. işte orada, eğer ki rahatsızsanız, mideniz ekşimişçesine yüzünüzü buruşturursanız, inanın ki defans oyuncusu durmaz; top oynarken kimsenin yüzüne bakmıyorum çünkü. sesinizi çıkartın, eğer faulse "faul!" deyin, bu kadar basit. yani küçük faullerde yapan kadar yapılana da görev düşüyor.

muharrir'in sıkıntısıysa daha çok sert fauller. onları da bir hakemin sopasından çok insanın hırsını rakibine verebileceği zarar nedeniyle dizginlemesi önleyebilir. geçen sene hatırlarsınız bacakspor maçında karmaşık'ın kafasına üç dikiş atılmıştı. orada nail'in çok bariz şekilde topu bırakması gerekirdi, ya mağlup olmanın verdiği hırsla ya da karmaşık'ın hızını hesaplayamamasından, o koştu. sizce yanda hakem olsa nail topu bırakır mıydı? bırakmazdı tabii ki. önemli olan oyun boyunca rakibinin herhangi bir yerine gelecek en ufak bir çiziğin, alacağın galibiyetten çok daha önemli olduğu fikrini aklından çıkarmamak. yoksa cezaymış, kartmış, bu boyutta bir lig için pek bir şey ifade etmiyorlar.

özetle: 1. lütfen maç boyunca, gündelik yaşamdan farklı olarak, aynı anda hem kural koyucu, hem kural uygulayıcı, hem de kurallara karşı sorumlu olmanın özgürlüğünü çıkartın. birisi oyunu kale sahası içinden başlatmıyorsa uyarın, faule maruz kaldığınızı düşünüyorsanız uyarın, herkes devam etse de aklınızda o topun elle oynandığı kaldıysa uyarın. saha içindeki heyecandan kimse mimikleri takip edemiyor, oyun içindeki konsantrasyonu ancak sesle bozabilirsiniz.

2. buraya hepimiz galibiyet için geliyoruz, mağlup olmaktan hoşlanan ütopik insanlar olsa, onları yenmenin bir zevki de olmaz zaten. ama mühim olan karşımızdakinin de taştan yapılmadığını, ete kemiğe sahip bir canlı olduğunu aklımızdan çıkarmamak, ona göre oynamak. önceliği topun kaleye girmemesine değil de rakibin zarar görmemesine verirsek, artan şikayetlerin de azalacağından eminim.

bu kadar konuşup da muharrir'in kafasını gözünü açıyormuşum on gün sonra, şom ağzımı kapatayım ben.
yoktanadam

yoktanadam(7.12.2006 22:38:36)

14.
eskiden (ki daha bir yıl oldu bu lige katılalı) ağbi istiyosanız bırakalım denirmiş, maç bitsin ağbi nolcak denirmiş... hepimiz kardeşiz.
(mahzun kırmızıgül & polyana mode on)
ayanux

ayanux(7.12.2006 23:38:43)

15.
butun kalbımle kofılın'e katılmakla beraber şunu da eklemek ıstıyorum..

bu konu, teeeeeee geçen seneden berı varolan bır konudur...
(bkz: son haftalarda sakatliklarin artmasi)
murtilli

murtilli(8.12.2006 02:29:59)

16.
arkadaşlar bence yapılan fauller konusunda bir karmaşa var. 12 kişi bir topun peşinde koştururken sakatlıklar olması gayet doğaldır, daha fazla sakatlık olması ise herkesin daha istekli olmasından kaynaklanmaktadır bu durumda bir art niyet aramaya gerek olmadığını düşünüyorum. sakatlamak için yapılan kasti fauller ise apayrı bir konu tamamen yapan kişinin pisliğindendir başında hakem de olsa birşey fark edeceğini sanmıyorum.
gaybana

gaybana(8.12.2006 08:48:52)

17.
istisnasız her pazartesi salı topallayarak ağrılardan dolayı ağlayarak geçiriyorum. hatta bazı sakatlanmalarım haftalar aylar sürüyor. ya yaşlandık ya da harbiden faul sayısı artmaya başladı:)
thorin

thorin(8.12.2006 09:35:00)

18.
"faulse faul de" bence mottomuz olmalı.
muharrir

muharrir(8.12.2006 10:18:53)

19.
arkadaşlar biranda olay, faul durumunda ne yapılacağına ilişkin karar alma aşamasına geldi... bazısı hakem diyor, kart diyor, bazısı hakem olursa yanlış olur diyor... bense başka bir şeyden sözediyordum...

ben faul olmadan önceki hissiyatla ilgili konuşuyorum.. yoksa, bana faul olunca söyleyemiyorum, çok daralıyorum, faul olunca "faul" dersem herkesin bana sırtını döneceğini düşünüyorum demiyorum ki... benim derdim, faulden önce... ben, her maçta olabilecek faullerden de sözetmiyorum... elbette olur.. hatta saçma sapan bir şekilde ayak burkulur kendi kendine bağlar kopar... olabilir... bu dünyada kafasına 5. kattan koyun düştüğü için ölen insan da var...

ben burada hissi bir şeyden sözediyorum... beni kaygılandıran, kazanma hırsının artışıyla yavaş yavaş faulelerin dozunun ve sayısının artış göstermesi. bu konuda uyarmak istiyorum sizleri. yoksa bunun tek çözümü bizlerde bitiyor.
jonathan livingston

jonathan livingston(8.12.2006 12:19:09)

20.
tamamen oyuncunun kafasında çözebileceği bir olay bu. aranızda ilk sezonum, dolayısıyla önceki senelerde hırs ve oyun ciddiyeti ne boyuttaydı bilemiyorum. bu sene de kazanmak için birbirini çekiştiren, tüküren, küfür eden oyuncular görmedim. sonuçta herkes, profesyonel bir ligin minyatürü olan bir ortamda gerçekten keyifli maçlar yapmak için pazar günlerini bu işe ayırıyor ve tabi minyatür de olsa birer chelsea, barcelona oyuncusu gibi kazanmak istiyor. ama eminim ki, şu anda kimsenin amacı mutlak galibiyet değildir. sonuçta herkes kazanmak ister ve bunun için elinden geleni yapar. ama bu ligde öncelikli amacın keyif almak olduğuna inanıyorum.

herkes gerçekten birer usta birer futbolcu gibi çalımlar atıyor, şutlar çekiyor, kurtarışlar yapıyor. sanki süper ligin aynısı değil mi?

değil işte arkadaşlar.. o televizyonda gördüğümüz hareketlerin birebir aynılarını yapabiliyor olmamız o insanlarla aynı oyunu oynayabileceğimiz anlamına gelmiyor. sonuçta hepimizin bu iş için ayrıca antrenman yapmayan (yani sakatlık töleransı sıfıra yakın) insanlar olduğunu iyice kafamıza sokmamız gerekir. televizyonda seyrettiğimiz ve "ne var ki bunda?" dediğimiz müdahaleler bizim ligimizde gayet ciddi sakatlıklarla sonuçlanabilir ve sonuçlanıyor da anladığım kadarıyla. maçlardan önce ısınmak başlığı bile durumu gayet iyi anlatıyor bence.

yapılması gereken; güzel oyununuzu şahane hareketlerle süslerken, tam da ronaldinho estetiğini yakaladığınızı düşündüğünüz sırada ortada bir top kalmışsa ve karşıdan gelen adam da en az sizin kadar hızlıysa, yavaşlayın.. o da yavaşlayacaktır.. ya da her ne kadar cannavaro kadar iyi bir defans oyuncusu olsanız da, çalım yemek dünyanın sonu değil, tehlikeli olabileceğini sezdiğiniz anda gereksiz sallamayın ayağınızı. bilmem demek istediğimi anlatabiliyor muyum?

eğer oyuncu olarak bizler dikkat edersek, ne tribüne danışmaya gerek kalır, ne de sarı/kırmızı karta.. hatta o zaman savaşlar bile olmaz, hepimiz kardeş oluruz.. :p
152

152(13.12.2006 08:45:22)

21.
arkadaşlar muharrir'in gündeme getirdiği konu ve odak noktası çok yerinde olmuş. konuyla ilgili biraz dolu bi kişiyim. şöyle ki:

bu sezonun farkları var önceki iki sezondan.

önceleri, oyuncular maçta 1-2 iyi hareket yaptıktan sonra tekme yemeye başlıyorlardı, yani duruma göre önlem alınıyordu ve kuralların sınırı zorlanıyordu.

bu sezon böyle bir ayrım yok. tüm maç boyu, sahanın her yerinde, herkes herkese sert oynuyor. bu iş zaman zaman çirkeflik boyutuna da ulaşıyor. hem oynadığım hem de izlediğim maçlarda bunu bizzat gördüm ve yaşadım.

fakat muharrir şunu demek istiyor sanırım, ki demek istemiyorsa bile ben diyorum :)

önceki sezonlarda bir oyuncu faul yaptığında söze gerek kalmadan topu bırakıyor ve faul deyip uzaklaşıyordu. gereksiz sertlikte ve skoru korumaya yönelik fauller çok seyrek oluyor ve bunları yapanlar, yaptıklarını bildikleri için "abi ehehehhe" deyip kendilerine geliyorlardı.

fakat bu sezon yukarda mevzubahis hareketleri yapanlar kendileriyle gayet barışıklar. muharrir'in bahsettiği "kaygılandıran" durum budur bana kalırsa.

dolayısıyla, "yapanlar kasti olarak yapmıyor" lafına da şüpheyle bakıyorum. yani ayağıma tekme atan adam beni sakatlamak istemiyor herhalde, ama gol olmasın diye faul olduğunu bile bile yapıyor yeri geldiğinde, ve sakatlama riskini de göze alıyor. oysa ki ayak ve bilek benim olduğundan, bu riski alma hakkı ona ait değil.

örnek vermek gerekirse, en son maçta rakibim önümde seken topa lugano gibi uçarak atladı ve hakkaten de topa vurdu ama topu tam dizimle kontrol etmek üzereydim. haliyle bütün tabanının kiri diz kapağımın üzerine çıktı. dizi içeri doğru iten bu hareket kadar kontrolsüzü bi kere başka bir turnuvada başıma (dizime) gelmişti, 6 ay merdiven çıkamamıştım. neyse ki gelişini gördüğüm için biraz geri sekmiştim. bunun üzerine de "ben kasti yapmadım topa vurdum" gibi bir bahaneyle oynamaya devam etmek isteyen arkadaşın şuursuzluğu, iyi niyetinin önüne geçmiş fark edeceğiniz üzere.

profesyonel oynamadığımızı, hiç antreman ve hatta ısınma hareketi yapmadığımızı hatırlarsak, sakatlanmamızın çok kolay olduğunu da anlarız.

ayrıca "kazanmak istiyoruz, sert oynamamız normal" savunması da bence şey...neyse ya bişey demiyorum ben...

kaybettiğim bir maçın ardından hoşnutsuz da olsam "keşke o son golde herifin ayağına tekmeyi atsaydım" gibi bir düşünce hiç geçmedi aklımdan. böyle bir mantık yürüteni de, yürütmeyi de kabullenmiyorum. yeniliyorsan daha iyi oynamaya çalışırsın ama sertlikle yıldırma, zorda kalınca faul yapma gibi hareketler bana kalırsa ahlak sorunu olarak değerlendirilecek bir sorundur.

bu bütün dünyada böyle değildir ayrıca, bunu da net ve kendimden emin bir şekilde belirtirim. çünkü dünya dediğiniz, üst düzey profesyonel liglerden oluşan bir futbol dünyası.

bizim aldığımız bir para olmadığı için, "profesyonellik" kavramı söz konusu edilemez.
yani "kazanmak için yaptık" diyen kişi zaten bir itirafta bulunuyordur. böyle bir savunma kabul edilemez.

hakem ya da kart uygulamasını desteklemiyorum. böyle bir eklenti, faullerin ve sertliğin, hatta çirkefliğin olduğunu, her an yine olabileceğini söyler bize. oysa derdimiz bunun olmaması, olunca cezalandırılması değil.
avedis

avedis(13.12.2006 12:34:01)

22.
geçtiğimiz yılın son haftalarında da oluyordu bu. ben mesela bir hava topunda dirsek yemiştim sağ kaburgama ve yerde yatarken gidip korner kullanmıştı rakip. kimse bilerek faul yapmıyor belki ama "faul oldu nokta" şeklinde verilen tepkilere de anlam veremiyorum maç içerisinde. sonuçta faulü yapan ve faule maruz kalanlar arasında hallolabilece bir tartışma saha içinde uzaktaki alakasız birinin lafıyla uzuyor. maç içinde bu sezon 3 defa ayağıma basıldı. belki ciddi fauller değil ki hiç birini dillendirmedim ama en azından karşıdaki insandan "abi pardon" şeklinde bir tepki bekliyor insan. yoksa gidip bülent korkmaz gibi kimse kimseye fazla çemkirmiyor. daha fazla dikkat, daha fazla anlayış yeterli olacaktır.
charlesbukowski

charlesbukowski(13.12.2006 21:07:15)

24.
(bkz: penta)
liquid

liquid(13.12.2006 21:10:04)

25.
bu konuda niye bir niyet arkaplanıyla inceleme yapılmış, orasını anlamadım ben. örnek verilen hadiselerde, faul yaptığı iddia edilen kişi rencide edilmesin diye, gereksiz, salt bir olay üzerine bir tartışma başlamasın diye mi?

bir kişi isteyerek veya istemeyerek bir faul yapsın, önemli değil hakkaten işin bu yanı. eğer ortada bir ceza olmaz ise bu faullere getirilen, bu kişi ilk yaptığı harekette kasıtlı olmasa dahi, bir sonraki pozisyonda önceki hareketinin cezasız kalması sonucu daha rahat bir duruma sokar kendini. yani yaptığı ikinci bir faulde, faulü yine istemeyerek, faul yapmayı amaçlamayarak yapmış dahi olsa, bilincinin alt kısımlarında "faul maul yalan arkadaşım, benim tek amacım o topu almak." cümlesi dönüp dolaşır. çok basit bir şey bu, hiçbirimiz matarazi(öyle miydi) değiliz pek tabii, lakin hepimiz kazanmak istiyoruz.

şimdi warlord'un dediği gibi hırs arttıysa, "maçı almak" kişiler için önplana yerleştiyse, o vakit faul yapan adamın da her şeyden önce ilk planda "maçı almak" güdüsüyle hareket ettiği bir gerçek. ortada böyle bir güdü varken, bu güdünün kişinin bilincindeki önceliği tartışma götürmezken, "olur abi fauller, futbol bu. her zaman tatlı-sert takılıyorduk." tarzı yorumların hiç bir anlamı yok.

özellikle hem içinde bulunduğum hem de izlediğim maçlarda, kontratak pozisyonlarında haddinden fazla sert girme söz konusu. elbette ki maçlardan önce bu faulleri diğer takımlara daha fazla yapan takımların oyuncuları toplanıp, "hadi arkadaşlar, gerekirse bileklerini ellerine veriyoruz." gibi kararlar almıyorlar. ancak bu takımlar ligin ortalamasına göre daha iyi bir kadroya, futbol anlayışına ve bunların pararlelinde puan cetvelinde daha üst sıralara sahip takımlar oldukları için, işin hırs boyutu artıyor. bu adına hırs dediğimiz nane de yükselince, "maçı almak" güdüsü ve hatta "daha az gol yemek" güdüsü ağır basıyor maç içinde. e sonuç nedir? 3v2 3v1 2v1 tarzı kontrataklarda gayet sert bir biçimde durdurulan oyuncular karşımıza çıkıyor. şimdi bu adama kart verilmezse, ikinci bir pozisyonda da aynı şeyi yapmaz mı, istemeyerek de olsa?

dediğim gibi, fazlaca faule başvuran kişilerin, oldukça hırslı oynayan, kazanmaktan başka bir şeye odaklanmayan oyuncuların kendilerine çeki düzen vermelerini istemek, ahlaki altyapılarını değiştirmelerini istemek şahsi kanaatimce absürdlüktür. zira hepimiz insan evladıyız ve pek tabi ki içimizdeki "spor, kardeşlik, aaa vapurlar felan ne güzel" hissiyatları başarımızla ters orantılı olarak hareket edecektir. bu benim için de geçerli, sarı çizmeli mehmed ağa için de geçerli. her insanda bulunan ve ahlaki olarak "çirkin" addebileceğimiz bu hususu esbpl camiası olarak düzeltme gibi bir misyonumuz yok elbette ki. ancak ortada böyle bir şey var ise, önüne geçmek için gerekirse başımıza bekçi dikmeliyiz. yoksa birçok kişinin doğru dürüst ısınmadan çıktığı bu maçlarda hakkaten çok daha kötü sakatlıklar yaşanır, hakkaten insanların bilekleri ellerine verilir. klasik türk mantığımızla, bir felaket yaşandıktan sonra önlem almaya kalkışacağımıza, biraz öngörülü olmakta ve çeşitli prosedürleri şimdiden başlatmakta yarar görüyorum.
/ 2 Sonraki